10 Mart 2021 Çarşamba

Kuyucaklı Yusuf

 Kaymakam tarafından evlatlık olarak alınan Yusuf, ona babalık yapan kaymakamın kızı Muazzez ile birlikte büyür. Kuyucaklı Yusuf eseri, köy ve kasabalarda yaşanan dramları, köylü ve devlet yöneticilerini, kasabalı zenginler ile yoksullar arasındaki çatışmaları anlatır. Kitapta zenginlerin, ağaların, yönetenlerin ve güç sahiplerinin halkı ezen, küçük düşüren onları hiçe sayan tutumları dile getirilmiştir. Muazzez'e karşı duygular besleyen Yusuf’un Muazzez’i korumak için yaptıkları akıcı bir dille anlatılmıştır. İyi okumalar…

Uçurtma Avcısı

Uçurtma Avcısı; değerleri, insanlar arası ilişkileri, mücadeleleri, savaşı, şiddeti ve bunların çocuklar üzerinde etkisini anlatmaktadır. Kitapta şiddet ve korkunun bir ülkeyi geçmişten geleceğe nasıl değiştirebileceği çarpıcı bir şekilde işlenmiş. Yazar Khaled Hosseini ülkesi Afganistan’ın savaş öncesi ve savaş sonrası yaşamını anlatırken sık sık ironilere başvurmuştur. Çok akıcı bir anlatımı var. Keyifli okumalar...

Şeker Portakalı

 

Şeker Portakalı bir çocuk kitabı olarak bilinse de hepimizin yüreğine dokunan, içimizdeki çocuğa seslenen bir eserdir. Brezilyalı ünlü yazar Jos Mauro de Vasconcelos, esrinde  5 yaşındaki Zeze isimli bir çocuğun acı hikayesini anlatır. Yoksul bir ailenin çocuklarından biri olan Zeze,  yaşıtlarına göre zeki ve hayal gücü çok gelişmiş bir çocuktur. Zeze’nin en iyi arkadaşı bir şeker portakalı fidanıdır. Zeze onunla konuşur ve tüm gün yaptıklarını ona anlatır. Zeze  Portekizli’yi babası gibi görür. Çok yaramaz olan Zeze, yine yaptığı bir yaramazlık  sonucu ablasından ve babasından çok kötü dayak yer. Bunun üzerine intihar etme kararı alır. Portekizli onu bu kararından vazgeçirir.  Portekizli’nin talihsiz ölümü   Zeze’yi yaşamdan koparır. Kendi içinde bir büyüme ve olgunlaşma süreci yaşar. Kitap, sevgisiz yetişen çocuğun hayat karşısında nasıl çaresiz kaldığını, yanlışlara düştüğünü ustaca anlatır. Oldukça akıcı ve sade bir dille yazılmış Şeker Portakalı’nı bir solukta okuyacaksınız. Keyifli okumalar…

Köpek Kalbi

 1930’a doğru yapıtlarının yayınlanması fiilen yasaklanan Bulgakov, bu eserinde Bolşevik Devrimi'nin yarattığı toplumsal yaşamı hicvederken, değişimin zorluğunu, toplumsal bozulma kavramını, yeni bir insan yaratma idealini, iyi ve kötü olmanın anlamını, teatral bir anlatım ve çarpıcı bir bilim kurguyla ortaya koymuş. Rus Devrimi'nin, işçi sınıfında yarattığı değişimin kendi sahip oldukları üzerine etkisinden dolayı oldukça bu durumu yerden yere vuran anlatımlara başvurmuş. Devrimin arka planına vurgular yaparken köpekteki değişimi mizahi bir şekilde kurgulamış. Beğeneceğinizi düşünerekten iyi okumalar diliyorum.

Nohut Oda

 Melisa Kesmez'in 2019 Sait Faik Abasıyanık Hikaye Armağanı aldığı beş öyküden oluşan ''Nohut Oda'' kitabı eski bir sözü ''Nohut Oda, Bakla Sofayı'' hatırlattı bana. İlk öykü ayrılık üzerine yazılmış. Gidenlerden sonra kalanların, yaşadıklarının ve anılarının ağırlığı ile biraz depresif bir şekilde olmakla birlikte mekansal kurguların çok fazla anlatımı boğduğunu düşündüm. Kurgular iyi ancak kurgusal mekanların üzerindeki anlatımın yoğunluğu, olay örgüsünde bir soğukluğa neden olmuş, olaylar ikincil duruma düşmüş sanki. İkinci öyküdeki mekan anlatımları sanki bir eskici dükkanından bir fotoğrafa bakılmışta yazılmış gibiydi. Diğer öykülerde ise anne ve baba kayıpları, özlemleri, kırgınlıkları yine depresif bir anlatımla verilmiş. Biraz hüzün, bazen özgürlük, yerine koyma vb. duygular... İyi okumalar...

Bir Çift Ayakkabı

 Sunay Akın’ın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan kitabı, Bir Çift Ayakkabı oldukça ilginç konusu hep ayakkabılara bağlanan 37 denemeden oluşuyor. Van Gogh'tan Aşık Veysel'e Sultan Abdülaziz'den Neil Amstrong'a kadar herkes bir şekilde bir ayakkabı öyküsünün içindedir. Boyacı sandıklarının izi sürülürken kitabın nasıl bitiğini anlamayacaksınız. Ayrıca keşke İstanbul bu kitaptaki anlatımlarda olduğu gibi kalsaydı diyeceğinizi duyar gibi oluyorum. Keyifli okumalar...

Yaban

 Yaban romanı, I. Dünya Savaşı’nda bir kolunu kaybeden bir subayın, emir erinin ısrarıyla gelmiş olduğu Porsuk çayı yakınlarında bir Anadolu köyünde yaşadığı bazı çelişkileri konu edinmiştir. Bu eser, Anadolu insanı ile İstanbul’da yaşayan insanlar arasındaki farkı, sahip oldukları değerler açısından ortaya koymuştur. Ahmet Celâl Anadolu’nun yüzyıllardır ihmal edilmiş olmasına karşı isyan ederken, aydın sorumluluğunu da sık sık sorguluyor. Köylüler Ahmet Celâl'e bir yaban gözüyle bakmaktadır. Roman, konusu, olay kurgusu ve olayları okuyucuya anlatış şekli ile yazıldığı dönemdeki tüm acı gerçekleri özümseyerek ortaya koyuyor. Keyifli okumalar...