9 Mart 2015 Pazartesi

Elbet Sabah Olacaktır

Yine bir Hıfzı Topuz kitabını paylaşacağım.Remzi Kitabevi yayını olan ''Elbet Sabah Olacaktır'' kitabı Tevfik Fikret'i konu alan bir roman.
Kitaptan altını çizdiğim bazı satırları sizlerle paylaşacağım.
1822 Nisan'ı Sakız'da kazanılan zaferin ardından orada yetim kalan Rum çocukları İzmir'e getirilir.
Yetimlerden ikisi de İzmir'in ünlü vergi müdürü Hüseyin Bey'in payına düştü. Hüseyin Bey bugünkü Konak Meydanı'na getirilen çocukların arasından biri oğlan biri kız iki çocuğu evlatlık olarak seçti. İkisi de sarı saçlı, mavi gözlü, üzgün bakışlı, ince, zarif ve güzel yavrulardı...
''Adlarını ne koyalım?''
''Kızın adı Saliha olsun, oğlanın da Hüsrev.''
Aile kardeş gibi büyütüyor. Ama bunlar kardeş olmadıklarını biliyorlar ve birbirlerini seviyorlar. Sonunda da evleniyorlar. Bu iki Rum gencin ikinci çocukları olan Refia Hanım Tevfik Fikret'in annesidir.
 
Mutlaka okumanız dileğiyle...

28 Şubat 2015 Cumartesi

Vatanı Sattık Bir Pula

Vatan şairi Namık Kemal'in romanını Hıfzı Topuz kaleme almış. Kitap, Remzi Kitabevi yayını.
Hayatı vatan ve hürriyet aşkıyla sürgünlerde geçen Namık Kemal'in Hürriyet Kasidesi'ni kaç kişi ezberinden okuyabilir ki? Bol vampirli kitap okuyan gençlerimize vatan şairi Namık Kemal'i tekrar hatırlattığı için Hıfzı Topuz'a teşekkür ediyorum.
 

HÜRRİYET KASİDESİ

 Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten
 Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten

 Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
 Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten

 Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
 Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten

 Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
 Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten

 Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
 Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten

Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk-i faniye
Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten

Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten

 Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
 Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

 Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake
 Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten

Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette

Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten

Eder tedvir-i alem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten

Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir
Hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki aladır vezâretten sadâretten

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten
  
                                                             Namık KEMAL
Çok zevkle okuduğum bir kitaptı. Fedakarlıklar, sürgünde geçen yıllar...Mutlaka okumalısınız.Son olarak Vatan mersiyesinde iki dizeyi buraya almak isterim.
 
Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini,
Yoğimiş kurtaracak bahtı kara maderini.

Neyzen Tevfik Hayatı ve Şiirleri

Cumhuriyet sonrası ney ve hiciv üstadı olarak bilinen Neyzen Tevfik, Bodrum'da doğmuş. Kolaylı soyadı baba yurdu Bafra'nın Kolay kasabasından geliyor. İlkokulu Bodrum'da okuyan Tevfik ilk farsça eğitimini babasından alıyor. Şiir söyleme yeteneğini geliştirmek için Mehmet Akif'ten dersler alıyor.1908 yılında Mısır'a giderek orada ney çalarak hayatını kazanıyor. Sık sık sinir buhranları geçiren Tevfik, ömrü boyunca hiçbir kayıt ve şarta bağlı kalmaksızın gönlünce yaşıyor. 1953'te Beşiktaş'ın saman iskelesinde son nefesini veriyor.
 
 
Neyzen Tevfik yedi yaşlarında bir yaz gecesi akşam bir dervişin üflediği neyden çok etkilenmiş ve kendinden geçmiş. Neyzen, işte bu sesin kendisini derbeder, ne istediği, ne aradığı bilinmez, bazen Eflatun kadar akıllı, çoğu zaman da tımarhaneye yatacak kadar bedmest yaptığını söyler. Bir gün okuldan babasıyla eve dönerken Urla'da davul zurna sesleri duyar ve babasının elinden çekerek oraya gider. Orada mızrakların ucunda başları görünce titremeye başlar. Çok korkan Neyzen'i babası bir demirci dükkanına sokar. İşte Neyzen kendi ifadesiyle akıl çivisinin bir tanesinin bu dükkanda düştüğünü söyler. Bu yaşadıklarından sonra Neyzen, sara nöbetleri geçirmektedir. Neyzen Prof.Dr. Mazhar Osman'ın bulunduğu akıl hastanesinde Fikret Mualla ile altı ay kadar aynı odada tedavi görür. Mısırda yedi yıl kalır. Orada Mısır asilzadeleriyle, münevverleriyle ve memleketten oraya kaçmış Türklerle  arkadaşlık yaptığı gibi en azılı sabıkalılarla da ahbaplık etmektedir. İstanbul'a dönen Neyzen kitabın bir yerinde, Mehmet Akif'in kendisine çok rehberlik ettiğini belirterek, Akif sakal koyvermiş ve içkiyi bırakmış. Bu şairin meslek ve mezhep değişimi miydi? Bunu da sonradan öğrenecektim şeklinde aktarmış. Ayrıca Mısır yıllarını anlatırken, Mehmet Akif'in sabah erken kalkar Kuran tercümesine başlardı. Bu tercüme bir yobazın elinde kalmıştır, beyanı çok ilginç.
Daha fazlasını ve şiirlerini okumanız dileğiyle...

Milli Mücadele Kahramanı Giresunlu Osman Ağa


 Süleyman Beyoğlu'nun yazdığı kitap 2009 Bengi yayınlarından. Bendeki kitap 2. baskısı. Kitap,
Atatürk 'ün telgrafıyla başlıyor.
 Giresun Müdafaa'yı Hukuk Reisi Osman Ağaya,
Hidemat-ı vataniyyenize teşekkür ederim. Fedakar Giresun ahalisine selamımın tebliğini rica ederim.
                                                                                                Mustafa Kemal Paşa
                                                                                               Ankara, 18 Eylül 1920



Falih Rıfkı Atay Osman Ağa'yı '' Bir zamanlar Topal Osman Karadeniz kıyılarının destan kahramanı idi. Pontus Rum Krallığını kurmak için silahlanan çeteler, Türk köylerine saldırdıkları zaman, karşılarına o ve onun gibi yiğitler çıktı. Yunan istilasının ilk yıllarında Türk halk edebiyatı Demirci Mehmet Efe'nin şöhretiyle çalkalanmıştır. Atlı çetelerin başında yıldırım hızıyla isyandan isyana koşan ve hepsini olduğu yerde bastıran Çerkes  Ethem, millet meclisinde göründüğü vakit bütün milletvekilleri onu ayakta selamlarlar ve alkışlarlar. değerlendirmiştir.
 Milli mücadeleyi anlamak için mutlaka okunması gereken bir kitap. Bütün kahramanlar tarihin onlara dayattığı zorunluluğu yaşamışlardır. Saygılarımla...

22 Şubat 2015 Pazar

Latife Gazi Mustafa Kemal

İnkılap yayınlarından çıkan Latife Gazi Mustafa Kemal kitabını S. Eriş Ülger yazmış. Basım yılı 2005 olan kitabın bendeki 2.baskısı. Kitap, bilinmeyen yönleriyle ve yayınlanmamış fotoğraflarıyla Atatürk ve Latife Hanım evliliğini konu edinmiş. Kitabın adının Latife Gazi Mustafa Kemal olmasının nedenini yazar, Latife Hanım'ın imzasını bu şekilde atmasından yola çıkarak belirlemiş.
 
 
 Kitabın önsözünü Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Yekta Güngör Özden yazmış. Kitapta, özet olarak Uşakizade Muammer Bey'in kızı Latife Hanım da babası gibi hırçın tabiatlı, inatçı bir kişilik olarak anlatılıyor. 29 Ocak 1923 Gazi Mustafa Kemal ile Latife Hanım Uşakizadeler'in Göztepe'deki köşkünde sade bir törenle evlenirler. Daha sonra Latife Hanım, tüm didişmeler, hırçınlıklar, çekişmelerin sonunda çaresizlik içinde 22 Temmuz 1925'te Ankara'dan ve Çankaya'dan ayrılır. Bu kadar kısa süren evliliğin fırtınaları kitapta anlatılmış. Salih Bozok'a yazılan pişmanlık mektupları var. Mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Saygılarımla...

21 Şubat 2015 Cumartesi

Çocukluğumun Tarsus'u

2014 basımı Everest yayınlarından çıkan bu kitabı Danyal Oral Çalışlar yazmış. Danyal Oral Çalışlar, kitabın başında 1946 yılında doğduğu, çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdiği Tarsus'a 1960-1970-1980 yıllarında gidemediğini, bunun sebebinin de askeri darbeler döneminde uzun yıllar kaçaklık ve hapislik olduğunu yazmış. Yazar ,1902 yılında Türkiye'de elektrik enerjisinin, ilk kez Tarsus'ta kurulan bir hidroelektrik santrali ile üretilmeye ve kullanılmaya başladığını yazıyor. İlk aydınlanan konutların ise Müftüzade Sadık Paşa(Sadık Eliyeşil) ile sorgu hakimi Yakup Efendi'ye ait olduğu belirtmiş. Çalışlar, Danyal peygamberin mezarının Tarsus'ta olması inancıyla anneannesinin onun isminin Dalyal olmasını istediğini anlatmış. Sadık Eliyeşil İlkokulu'na yazılmış. Bu okul Tarsus'un en büyük zengini tekstilci Şadi Eliyeşil'in babası Sadık Eliyeşil adına yapılmış. Sadık Eliyeşil aynı zamanda şehrin eski belediye başkanıymış. İlkokuldan sonra Tarsus Amerikan kolejini kazanmış.Fakat futbola düşkün olduğu için okuldan atılmış ve Tarsus Lisesine başlamış. 1960 yıllarında Tarsus'a gidemediğini yazan Çalışlar, kitabın 38 ile 39. sayfalarında 1965 yılında Tarsus Lisesi'nde cemiyet başkanı olarak Kıbrıs'la ilgili konuşma yapıyor. Demek ki 60'larda gidemediğim dediği Tarsus'ta yazar.
1966-67 döneminde ODTÜ inşaat mühendisliğini kazanıyor. Ancak kendisinin deyimiyle çok koşuşturmaktan atılıyor.1967-68 yıllarında Sultanahmet Meydanı'ndaki İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi'ni kazanıyor. Devam zorunluluğu olmadığı için zamanının çoğunu Tarsus'ta geçiriyor. Demek ki bu yıllarda da Tarsus'ta.
 
 
Danyal Oral Çalışlar bir dönem verem oluyor ve tedavi görüyor. Kitap boyunca Tarsus'un çok kültürlülüğünü vurgulamış. Dedesinin babası bir yetim olarak Konya Ereğli'den geliyor ve bir Ermeni ailenin yanında büyüdüğü söylenirdi, diyor. Annesinin babası Bakırcı Emim Efendi'nin ortağı Bakırcı Agop Göçeroğlu'yla baba oğul gibi olduklarını yazmış. Daha fazlasını da siz okuyun artık. Anı kitapları çok ilginç bilgiler veriyor bize. Bazen tarihi buralardan da okumak gerekiyor.Saygılarımla...

Geçenlerde Ne Okudum?

Anı ve biyografi türü kitapları okumayı seviyorum. Çok ilginç bilgilerle karşılaşıyorsunuz. Geçenlerde Altın Kitaplardan 2003 baskısı Vural Öger'in Benim Almanyam Benim Türkiyem kitabı geçti elime. Hemen bir çırpıda okuyuverdim. Okuma alışkanlığımın ihtiyacı, en çok satan kitapları tüketmek olmadığı için sizlerle buradan farklı kitaplar paylaşacağım.
 

Vural Öger 1960 yılında mühendis olmak için Almanya'ya gidiyor. Kendisi o yıllarda günün birinde Federal Almanya Cumhuriyeti vatandaşı olacağımı rüyamda görsem inanmazdım diyor.
Sayın Öger, rüyamda görsem inanmazdım demek ne demek? Yani Türk vatandaşlığına tercih edilecek bir durum gibi algılanabiliyor. Yalnız Vural Öger bir vurgu yapmış. Karısı Kerstin, kızları Nina, Aliye ve Erol'un kendilerine özgü bir biçimde her iki ülkeye ve insanlarına bağlı olduklarını belirtmiş. Annesinin büyükbabası Osmanlı ordusunda generalmiş. Büyük teyzesi 1923'te Vahdettin İstanbul'u terk ettiğinde Bostancı'da bir köşkte oturmaktaymış ve evde hala Osmanlı düzeni devam etmekteymiş. Annesinin anlattıkları Öger'de Atatürk'ün Türkiye'yi yeni çağa taşıma uğruna sertlikle reddettiği kültüre de saygı ve yakınlık duymasını sağlamış.
Babasının kökleri kısmen Balkanlara dayanıyormuş. Babaannesinin  ailesi Selanik kenti ve civarında yaşamış.1912 yılında Balkan Harbiyle gelince bütün mal varlıkları orada kalıyor. Babası Hava Kuvvetlerin 'de subay. Annesi ve kendisinin, bir zamanlar Beşiktaş semtinde Rumcanın ikinci ana dil olması sebebiyle Rumca konuşmayı öğrendiklerini söylüyor. Kitap çok zengin anlatımlarla dolu.
Doktorunun Hitler baskısından kaçan Dr.Ecktein olduğunu belirterek,diğer gelenler üzerinde durmuş. Bay Samuel ile ilgili bir hikayeyi paylaşmış. Kendince Kıbrıs konusu, savaş yılları ile ilgili düşüncelerini paylaşmış. Çok uzatmayacağım okuyunca göreceksiniz ki Vural Öger Gurbetçilerin ihtiyaçlarını fırsata çevirmiş bir iş adamı olarak uzun uzun anlatmış hayat hikayesini. Her yere 2003 yılı itibariyle mesajını vermiş. Yalnız sayın Öger biz Türkler pek yapılan iyilikleri göstere göstere yapmayız. Bir elimizin verdiğini, diğer elimiz bilmez. Keşke deprem için yaptıklarınızı kitabınıza almasaydınız. Sayfalarca anlatmasaydınız. Yine de medyun olduk. Borçluyuz bir gün Türkiye'den bir kişide çıkar da Almanya'nın Vural Öger'i, Türkiye'nin Vural Öger'i diye bir kitap çıkarır da depremde yaptıklarınızla, ücret karşılığı gurbetçi vatandaşlarımızı Türkiye'ye taşımanızın borcunu öderiz. Saygılarımla...

19 Şubat 2015 Perşembe

Ütopya

Türk Ütopyaları yazarı Sadık Usta, Frankfurt'ta tarih ve siyasal bilimler okumuş. Kitap kaynak yayınlarından çıktı. Gerçekten çok beğendim. Bizimde ütüpyolarımız varmış ve bunu bilmek beni inanılmaz derecede mutlu etti. Yazarımız kızmasın bana kitapta bazı satırları çizerek okudum. İlerde tekrar tekrar dönüp okunabilecek kitapları altını çizerek okurum. İşte bu satırlardan bazılarını sizlerle paylaşacağım.
Hüseyin Cahit Yalçın'ın Hayat-ı Muhayyel'i  bir ütopya olarak 1980 lerde ancak incelenecektir.
Bizde ütopya yazarlarını Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi, İsmail Gaspıralı, ilerleyen dönemlerde de Hüseyin Cahit Yalçın, Tevfik Fikret, Kılıçzade Hakkı ve Abdullah Cevdet olarak görüyoruz. Cumhuriyet döneminde de Yakup Kadri'yi(Ankara) görüyoruz.
Etiyopyalılar
Yunan edebiyat tarihine göre Mutlu ülkenin insanları mı? Mısırlılar uygarlıklarını Etiyopyalılara mı borçlu?
Herodot Etiyopyalıları dünyanın en uzun yaşayan insanları olarak anlatır.Masumiyet ve erdem timsalidirler. Bunun yanında diğer halklardan farklı gelenek ve görenekleri vardır.Kentlerin girişine herkesin oturabileceği sofralar kurarlarmış.
Bunu okuyunca çok şaşırdım. Birde şimdiki Etiyopya'yı düşünelim.

Ziya Paşa'nın Rüyası,
Namık Kemal'in Rüyası,
İsmail Gaspıralı'nın Darürrahat Müslümanları,
Hüseyin Cahit Yalçın'ın Hayat-ı Muhayyel(Hayal Edilmiş Hayat),
Kılıçzade Hakkı'nın Pek Uyanık Bir Uyku,
Ahmet Ağaoğlu'nun Mukaddeme(Serbest İnsanlar Ülkesinde),
ütopyalarını okumak size bambaşka ufuklar açacak.

 Bize böyle bir eser verdiğiniz için teşekkürler Sadık Usta.

Ay Yıldız Teşkilatı


Destek yayınlarından çıkan Ay Yıldız Teşkilatı kitabını Baran Aydın yazmış. Bir gecede okuyup bitirdim. Yine akıcı bir dille yazılmış olan kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.


Türk medeniyeti, İslam, Avrupa, Çin, Kelt, Slav ve Latin Amerika gibi eski ve kadim medeniyetlerdendir. Gazi Mustafa Kemal'in söylediği şu sözler bu söylenenin ilk kez ifade edildiğini gösteren güzel bir örnektir:
'Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en az yedi bin senelik bir Türk beşiğidir....Türk budur! Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan Güneş'tir.
Medeniyetlerin hafızası olan mitoloji ve destanlar nedir?
Noetik bilimi nedir? Neleri araştırır?
Türklere ait kadim bilgiler Dede Korkut, İbn-i Bibi, Yazıcızade Ali, Nasrettin Hoca ve Evliya Çelebi tarafından aktarılmıştır.
Milletlerin kodları olan semboller nelerdir?
Bayraklar ve armalardaki semboller nelerdir? Bunlar neleri ifade eder?
Kadim Türk destanları hangileridir?
Gök Tanrı ve göğün 17 katı ne ifade eder?
Türklerde Hayat Ağacı sembolü neyi ifade eder?
Türklerin efsanevi kuşu Tuğrul yani Anka kuşu ne anlama gelir?
Türk destanlarının Selçuklu ve Osmanlı'ya yansımaları nasıl olmuştur?
Ay yıldız teşkilatı hala devam ediyor mu?
Mutlaka okunması gereken bir kitap diyorum, burada bitiriyorum.

Türkiye Sürgünleri


İnkılap yayınlarından çıkan Türkiye Sürgünleri kitabını Hulki Cevizoğlu, tartışma programlarındaki konulardan derleyerek yazmış. Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Çok akıcı bir dili var. Arka kapaktaki Necip Fazıl'ın sözü her şeyi anlatıyor:

Öz yurdunda garipsin, öz yurdunda parya!
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya.

Akif Dede

Bugünkü paylaşacağım kitap, Nesil yayınlarından Vehbi Vakkasoğlu'nun yazdığı Asım'ın Nesli Onu Çok Seviyor Akif Dede.


 

Yazar, önce Mehmet Akif'in anne ve babasını tanıtıyor. Kökü Buhara'dan gelen anne ile Arnavutluk'tan gelen baba İstanbul'da evleniyorlar. İstanbul böyle bir kış günü yaşarken Fatih'te Sarıgüzel semtinde baba İpekli Tahir Efendi'yle anne Emine Şerife Hanım'ın ilk evladı dünyaya geliyor. Ona babası, Ebced hesabıyla doğum gününü gösteren Ragıyf ismini veriyor. Pek söylenemeyen isim Akif olarak söyleniyor. Mehmet Akif'in ilkokul yılarında oldukça yaramaz olduğu belirtilmiş. Baba Tahir Efendi çocuklarını kendi yıkıyor, Kızı Nuriye'nin saçlarını bile kendi tarıyor, karınlarını doyuruyor, onlar okula gidince de evin temizliğiyle uğraşıyor. Bundan dolayı kendisine Temiz Tahir Efendi diyorlar.
Yazarın aktardığı bir başka anekdot çok ilgimi çekti doğrusu. Komşuları Baise hanım masal anlatırken uyuya kalıyor. Akif bu duruma öfkelenerek mangalda bir ceviz kızdırıp kadının eline yapıştırıyor.
Mehmet Akif 15 yaşındayken babası vefat ediyor.
Mülkiye İdadisi'ne gidiyor. Fakat bazılarının giyimiyle alay etmelerinden okulu bırakıyor.
Halkalı' da veterinerlik okulunda okuyor. Trene verecek parası olmadığı için okula yürüyerek gidip gelirdi.
Mehmet Akif Osman pehlivandan güreş dersleri aldı. İstanbul yakınlarındaki köy düğünlerinde güreşerek eğitin hayatını yürütecek parayı kazanmaya başladı.
Muhalefet lideri gibi görünen Trabzon millet vekili Ali Şükrü Bey'in öldürülmesi onu çok etkiledi. Mehmet 1923 Ekim'inde Mısır'a gitti. Mısır'da az eser verdi. Kur'an mealine yoğunlaştı. Mısır'da ilk yılı Abbas Hilmi Paşa'ya ait bir köşkte geçirdi. Daha sonra ailesi de gelince Hilvan'da bir ev kiraladı. Mehmet Akif yurda döndükten kısa bir süre sonra da vefat etti.

Ölüm Tohumları

 
Bilim+ Gönül yayınlarından çıkan kitabın yazarı F.William Engdal. Kitap, kalıtımın değiştirilmesinin arkasındaki karanlık oyunları konu edinmiş.
Kitabın girişi George Kennan'ın sözleriyle başlıyor.

'Biz dünya nüfusunun %6.3'ünü oluşturuyoruz ama zenginliğin yarısına sahibiz. Bu farklılık özellikle Bizler ve Asyalılar kadar büyük. Böyle bir durumda kıskanılma ve gücenilme gibi bir durumda olamayız. Gelecek dönemdeki asil görevimiz, ulusal güvenliğimize bir zarar getirmeden bu farklılık durumunu sürdürebileceğimiz bir ilişki kalıbı tasarlamaktır. Bunu yapmak içinde tüm duygusallık ve hayallerden uzak durup dünyanın her yerindeki ulusal hedeflerimize odaklanmalıyız. Kendimizi çıkarlarımızdan fedakarlık ederek dünyanın iyiliği için lüksümüzden vazgeçeceğimiz konusunda kandırmamıza hiç gerek yok.(1948)

GDO araştırmaları ve GDO'lu tohumların neden olduğu durumları bilmek için okunması gereken bir kitap.
'Yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin.
                                                          Henry Kissenger
Küresel çapta gıda şirketleri ve tohumdaki değişimler...

Peçeli Krallık


Sizlerle bugün paylaşmak istediğim kitap İnkılap yayınlarından Carmen Bin Ladin'in yazdığı Peçeli Krallık. Tüm kadınların okuması gereken bir kitap. Yarı İsviçreli yarı İranlı olan Carmen Bin Ladin, Yasem Bin Ladin'le evleniyor. Carmen Bin Ladin'in İranlı olan annesi İsviçre'de yaşıyor. Bir gün evlerinin bir bölümünü Suudi Arabistanlı Bin Ladin ailesinden Yasem Bin Ladin'e kiraya veriyor. Carmen ile Yasem arasında bir aşk başlıyor.1974 yılında evleniyorlar. Bir süre Amerika'da yaşadıktan sonra Suudi Arabistan'a dönüyorlar. Yasem'i İsviçre şartlarında tanıyan ve evliliğinin ilk yıllarını Amerika'da geçiren Carmen Suudi Arabistan'a dönünce hayatında yaşayacağı değişiklikleri hiç hesap etmemişe benziyor. Erkek bir çocuğu olmayan Carmen eşine bir şey olursa kızları ve kendisinin Yasem'in kardeşlerinin en büyüğünün şartlarına tabi olacağını öğreniyor. Orada yaşarken gözleri bile peçeyle örtülü olarak dışarı çıkabiliyor.  Hayatı evde dört duvar ve bahçede geçiyor. Ancak İsviçre'ye tatillerde gittiğinde yaşayabiliyor. Kadının olamadığı bir sosyal yaşam içinde pahalı elbiseler, takılar belki başlarda onu cezbetmiş olabilir. Ancak Suudi Arabistan'da yaşadığı dönemi bir kabus gibi anlatıyor. Kadınlarımıza, kızlarımıza şiddetle okumalarını tavsiye ediyorum.

15 Şubat 2015 Pazar

Balakan Sokağı

 
Talat Akıncıoğlu'nun yazdığı Akis Kitap yayını Balakan Sokağı anı türünde. Yazar, 1940 yıllardan başlayarak savaş yılları Türkiye'sinde Balıkesir'deki yaşam koşullarını,  küçük Talat'ın hüzünlü hikayesiyle birlikte anlatmaktadır. Yazar, anılarında bazen tekrarlar yapmış. Ancak kitapta hep Balakan Sokağı'nda yaşayanları kendi dünyasından anlatırken, Balakan Sokağı'nın adının nereden geldiğine pek girmemiş. Ben ismi ilginç bulduğum için alıp okudum. Ancak kitapta bununla ilgili tam bir bilgi bulamadım. Balakan kelimesini araştırdım. İki sonuçtan biri Kuzeybatı Azerbaycan'da bir yer, ikinci Farsça Balaken çok yakın görünüyor. Ayrıca Palakan da yakın bir kelime ve fırtına anlamında.

14 Şubat 2015 Cumartesi

Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken

Bugün size tavsiye edeceğim kitap, Cemal Kafadarın Metis yayınlarından çıkan bir tarih kitabı. Tarih kitaplarını sevenler için çok iyi bir kitap. Yazar Karacaoğlan'ın  şiirinden yola çıkarak yazmış kitabını.



Şu yalan dünyaya geldim geleli
Tas tas içtim ağuları sağ iken
Kahpe felek vermez benim muradım
Viran oldum mor sümbüllü bağ iken
 
Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şıvgalarım kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim ala karlı dağ iken
 
Farımaz da deli gönlüm farımaz
Akar gözlerimin farı kurumaz
Şimden geri benim hükmüm yürümez
Azil oldum güzellere beğ iken
 
Karac'oğlan der ki bakın olana
Ömrümün yarısı gitti talana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş biz burada yoğ iken

Son mısradaki 'Kim var imiş biz burada yoğ iken ?' sorusu gerçekten de düşündürücü. Osmanlı tarihinde yeniçeri, tüccar, derviş ve hatun,  dört sıradan insana ait belgeler bizi yazıldığı döneme ait ilginç bilgilerle buluşturuyor.
  • Yeniçeriler ve Müslüman halk söylenenin aksine acaba ticaretle uğraşıyorlar mıydı?
  • 17. yüzyılda bir dervişin güncesi bize neler anlatıyor?
  • Serenissima'da ticaret yapan Müslüman tüccarlar o dönemde neler yaşamışlar?
  • Üsküplü rüya defterinde neler yazıyor?
 Teşekkürler Cemal Kafadar, bize tarihi sevdirecek , tarihe farklı bir ışık tutan kitabınız için.

13 Şubat 2015 Cuma

Adatepe Köyü

Geçen yaz Kaz Dağlarına çıkmıştık. Dönüşte Adatepe Köyüne uğradık. Şirin mi şirin bir köy. Zeytin ağaçları karşılıyor sizi. Gezinin sonunda Adatepe zeytinyağlarının eski üretim atölyesini gezdik. Sahibi Mahmut Boynudelik yalnızca zeytinyağı ticareti yapan birisi değil. Orada bir kültür oluşturmuş. Eski üretim, kullanılan araçlar, soğuk sıkım, sabun yapımı vb. bilgilerin anlatıldığı küçük bir müze turunu, ustabaşı size anlatarak gerçekleştiriyor. Zeytin, zeytinyağı ve sabun almak isterseniz mağazaya uğruyorsunuz. Ben alış veriş yaparken burada zeytin, zeytinyağı, Adatepe ve bölgeyi anlatan kitapların olduğu rafları görünce çok sevindim. Hemen bir kitap seçtim kendime.

 
 
Adatepe Köyüne gidip meydandaki çınarın altında oturmuşsanız, bu kitabı mutlaka okumalısınız. Bir gün yolunuz düşerse oralara -kim bilir-bu kitabı o çınarın altında okursunuz diye yazdım.
Sayın Mahmut Boynudelik'e kültürümüze kattığı zenginlik için teşekkürler...
 
 

İnsan Okudukça...

Okudukça anlar  insan, insan olmanın değerini,
Okudukça hiçliğe doğru bir yolculuğa çıkar sanki,
Yelkenlerin her biri bir kitap olur,
Rüzgarındır kitap,
Deryaya yol almaya çalıştıkça,
Daha çok, daha çok okumak istersin,
Kitap, Sireneler gibi şarkı söyleyip çağırır seni her defasında,
Kimine kanar kimine kanmazsın.
Dokunmadığında eksikliğini hissetmiyorsan,
Hele de bardağındaki suya baktığın gibi bakamıyorsan ona,
Bırak okuma.